NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
اللَّهِ بْنُ
مَسْلَمَةَ
الْقَعْنَبِيُّ
عَنْ مَالِكٍ
عَنْ يَحْيَى
بْنِ سَعِيدٍ
عَنْ أَبِي
سَلَمَةَ بْنِ
عَبْدِ
الرَّحْمَنِ
أَنَّهُ
سَمِعَ عَائِشَةَ
رَضِيَ
اللَّهُ
عَنْهَا
تَقُولُ إِنْ
كَانَ
لَيَكُونُ
عَلَيَّ
الصَّوْمُ مِنْ
رَمَضَانَ
فَمَا
أَسْتَطِيعُ
أَنْ أَقْضِيَهُ
حَتَّى
يَأْتِيَ
شَعْبَانُ
Aişe (r.anha) şöyle
demiştir:
"Benim ramazandan
oruç borcum olurdu da Şa'ban gelinceye kadar onu kaza edemezdim."
İzah:
Müslim, savm; İbn Mace,
savm; nesaî, savm; Muvatta, sıyam; Abdur-rezzak, el-Musannef, IV, 245, 246.
Hadisten anladığımıza göre
Aişe (r.anha) özrü dolayısıyla Ramazanda tutamadığı oruçlarını ancak ertesi
ramazandan önceki Şa'bari ayında kaza edebiliyormuş. Buna sebeb Aişe
(r.an-ha)'nm, Peygamber (s.a)'in ihtiyaçlarıyla meşgul olması, bütün benliğini
onu memnun etmeye adamasıdır. Nitekim Buhârî'nin rivayetinde Yahya b. Said, Hz.
Aişe'nin şabana kadar kazayı geciktirme sebebinin, onun Hz. Peygamber'in
hizmetiyle meşguliyeti olduğunu söylemektedir.
Aişe (r:anha)'nm,
orucunu kaza etmek için Rasûlullah'tan izin istediği takdirde onun izin verip
kendisine ihtiyaç duyduğunda buna imkân bulamamasından korktuğu için izin
istememesi de mümkündür.
Orucunu Şaban ayında
kaza etmesi ise iki türlü izah edilebilir:
1. Şabanda Hz.
Peygamber de her aydakinden daha çok oruç tutardı. Dolayısıyla o oruçlu iken
Hz. Aişe de borcunu kaza ediyordu.
2. Yeni Ramazana az bir
zaman kaldığı için artık mecburen kaza ediyordu.
Gerçi
yukarıya'yazılanlardan ramazanda geçirdiği orucu ancak Şabanda kaza edebilenin
sadece Hz.Aişe olduğu şeklinde bir izlenim ortaya çıkabilir. Fakat vakıa böyle
değildir. Durum diğer hanımları için de aynıdır. Nitekim Sahih-i Müslim'deki
bir rivayette Hz. Aişe, ramazanda oruçlarını tutamayan Peygamber hanımlarının
ancak Şabanda oruçlarını kaza edebildiklerini söylemektedir.
Hadis-i şerîf,
ramazanda tutulamayan orucun kazasının bir özür anında Şa'bana kadar
geciktirmenin caiz olduğuna açıkça delâlet etmektedir. Alimler bukonuda görüş
birliği içindedirler. Yine Hz. Aişe'den Tirmizînin rivayet ettiği şu hadis de
aynı hükme delâlet etmektedir: "Ramazandan borcum olan orucu ancak
Şabanda kaza edebilirdim. Hz. Peygamberin vefatına kadar durumum
böyleydi."
Herhangi bir meşru özür
olmadığı halde orucun kazasını geciktirmenin hükmü ise, âlimler arasında
ihtilaflıdır:
Cumhur-u ulemâya göre;
Ramazanda hastalık, hayız, sefer (vs.) gibi meşru bir mazeret dolayısıyla oruç
tutulmamışsa kazanın geciktirilmesi caizdir. Fakat ertesi ramazandan önce borç
olan oruçların tutulabileceği kadar bir zaman kaldığında o andan itibaren
hemen kaza etmek gerekir.
Şafiîlere göre,
ramazanda oruç özürsüz olarak terkedilmişse ramazandan sonra derhal kaza
edilmelidir.
Hanefilere göre ise,
ister özürlü veya özürsüz, ramazanda tutulamayan oruç ölünceye kadar kaza
edilebilir. Bu her hangi bir zamanla kayıtlı değildir. Ancak kişinin orucu kaza
etme azminde olması gerekir.
Davud-ı Zahiri'ye göre
ise, ramazanda özürlü veya özürsüz terkedilen orucun derhal kaza edilmesi
gerekir.
Ramazanın kazasında
"süreklilik şartı var mıdır, yoksa peyderpey kaza edilebilir mi?'* konusu
da ihtilaflıdır. Cumhura göre Peyder pey kaza edilebilir. Yani bir ay borcu
olan kişi üç gün tutup beş gün tutmadan veya başka şekillerde borcunu kaza
edebilir. Çünkü âyet-i kerimede ramazanda tutulmayan oruçların diğer günlerde
kaza edilebileceği belirtilmiş, sıradan ve süreklilikten söz edilmemiştir.
Dârekutni'nin İbn
Ömer'den rivayet ettiği bir hadiste Hz. Peygamber Ramazanın kazası sonunda
"istersen ayn ayrı günlerde, istersen peşi peşine tut" buyurmuştur.
Hz. Ali, Aişe, îbn Ömer,
Urve b. Zübeyr, Hasen el-Basrî ve Dâvud-i Zâhirî'den, kazada sürekliliğin şart
olduğu rivayet edilir. Dârekutnî ve Bey-hakî de Ebû Hureyre'den bu görüşü
destekleyen bir hadis rivayet etmekte iseler de hadisin isnadındaki Abdurrahman
b. İbrahim zayıftır. Dolayısıyla bu hadis delil olmaya elverişli
bulunmamıştır.
Üzerinde durduğumuz
hadisde ramazanın kazasının Şabana kadar geciktirilmesi konu edilmektedir.
Peki ertesi ramazan girdiği halde kaza edil-memişse durum ne olacaktır?
Hanefilere göre borç orucun
kazası zamanla kayıtlı olmadığı için ramazandan sonra kaza edilir. Bu
gecikmenin başkaca bir cezası yoktur.
İmam Şafiî, Mâlik,
Ahmed, Tavus, Hasen el-Basrî, Nehâî, ve Evzâî gibi ulemaya göre yolculuk,
hastalık vs. gibi bir özür sebebiyle kaza edilememişse ramazan orucu tutulur,
ramazan bittikten sonra eskiden kalma borç kaza edilir. Bu geciktirmeden dolayı
da fidye gerekmez.
İbn Abbas, İbn Ömer,
Said b. Cübeyr ve Katâde'ye göre ise, giren ramazan tutulur, eski borcu için
fidye verilir. Artık kaza edilmez.
Eğer geçmiş orucun
kazası özürsüz olarak geciktirilmiş ve daha kaza edilmeden ertesi ramazan
girmişse, İbn Abbas, Ebû Hureyre, Atâ b. Ebî Rabah, Zührî, Evzâî, Malik, Sevrî,
Ahmed b. Hanbel ve îmam Şafiî'ye göre, kişi ramazan orucunu tutar, sonra borcu
olan orucu kaza eder ve borcu olan her bir gün için bir müd(sa'ın dörtte biri)
yiyecek maddesi fidye verir.
Fidye konusunda Hz.
Peygamber'den duyulmuş bir hadisi mevcut değildir. Ancak sahabilerden
nakledilen eserler va'rdır. Bunlardan Dârekut-nî'nin rivayetine göre İbn Abbas
şöyle der: "Bir ramazanın orucunu diğer ramazan gelinceye kadar ihmal eden
kimse yetiştiği ikinci ramazanın orucunu tutsun, sonra geçirdiğini kaza etsin
ve her gen üçin bir fakire yemek yedirsin."